Bir Orta Anadolu türküsünün toprak kokan ezgisinde buldum memleketimin izlerini. Gurbetin herhangi bir köşesinde, gelip geçenin basmaktan, ötelemekten çekinmediği bir kaldırım taşında… Bir bayram sabahı hasret kokan sokakları saran sıcacık bir taze ekmek kokusunda… Evet, kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün umurumda değil seviyorum memleketimi.
Taşı başka, toprağı başka, suyu başka, havası başka ve en önemlisi de insanı başka. “BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM”.
“Bir yeri seviyorsanız orası dünyanın en güzel yeridir. Fakat siz, dünyanın en güzel yerini sevmiyorsanız orası dünyanın en güzel yeri değildir.” diyor bir filmde. Herhalde çok sevdiğimizden olsa gerek memleketimiz bizim için dünyanın en güzel yeridir. Evet, tarihi bir yer olmasa da, turistik bir potansiyeli olmasa da, bir sanayi memleketi veya bir tarım memleketi olmasa da -ve de bana göre en önemlisi- bu memlekete yeterince sahip çıkılmasa da severiz biz memleketimizi. Tam da bu noktada sizin bana soracağınız soruları sizin yerinize ben sorayım kendime. Peki ya sen ne yaptın memleketin için, memleketini sevmek yeterli midir, sen sahip çıktın mı memleketine? Aslında bu soruları sadece ben değil herkes kendine sormalıdır. Gerçekten de bu kadar çok sevdiğimiz memleketimiz için ne yaptık? Cevap koca bir “HİÇ”mi? Tabiîki de “HAYIR” dediğinizi duyar gibiyim. Ben de katılıyorum size. Bakın size benim hayatta en çok nefret ettiğim insan profilinden birini anlatayım:
Hepimiz zaman zaman şahit olmuşuzdur. Bizim memleketin insanı iyidir, hoştur. Ancak dışarı çıkınca kendisini çok çabuk kaybeder. İşe de nereden başlar biliyor musunuz? Evet, işe öncelikle kendini tanıtırken ben “MALATYALIYIM” demekten başlar. Ne utanç verici bir durum. Bu tip insanların bu halini görünce ben hicap ederim. İnsan memleketini bu kadar kolay satabilir mi? İnsan varlığını, özünü bu kadar çabuk kaybedebilir mi? Üniversitedeyken buna birçok kere şahit olmuşumdur. Ve o an o insanlara karşı duyduğum nefret hala içimde bir yerlerde saklıdır. Sanırım yukarıda kendime sorduğum sorunun da cevabını vermiş oldum. Evet, nereye gidersem gideyim, hangi ortamda olursam olayım, göğsüm kabara kabara “ÇELİKHANLIYIM” veya “ADIYAMANLIYIM” demekten gurur duyuyorum. Yani ie öncelikle memleketimi sahiplenerek başlıyorum. Ancak bu duruma karşın nereye giderse gitsin cebindeki memleket kokan tütün tabakasını çıkarıp hasretle bir cigara sarıp içen ve ben “ÇELİKHANLIYIM” demekten çekinmeyen insanlara da hayranlığım gün geçtikçe artmaktadır.
Diyeceğim odur ki; insan geleneğiyle, kültürüyle, felsefesiyle, düşüncesiyle, memleketiyle insandır. Lütfen artık bu değerlere sahip çıkalım.
hocam yazılarınızı biraz daha sık yazın süpersiniz....
taraf
10:30 26 Şubat 2015
selım hocam celıkhanlı olmayı cok ıyı dıle getırmıs sagolun
kuş
11:08 10 Ocak 2015
yaklaşık dokuz senedir ÇELİKHANDAN UZAKTAYIM her şey bana çok anlamsız geliyor. Çok özledim
...
11:51 31 Temmuz 2014
ilk satırda belirttiğiniz kelime tüm yazıyı özetler nitelikte .."İNSANI BAŞKA"
hd
16:15 30 Temmuz 2014
Sayın admin öncelikle bu konuyu gündeme getirdiğiniz için size tşkr ederim. maalesef ben de bu tipten bir çok insanla karşılaştım. güzel memleketimize lütfen hep birlikte sahip çıkalım.